12 Ocak 2012 Perşembe

Svchost.exe nedir ve neden çalışır?

Etkin bir bilgisayar kullanıcısı iseniz sık sık Görev Yöneticisi'ni uygulamalarınızı, ağ iletişiminizi, kullanıcı oturumlarınızı, performans durumunuzu ve özellikle de işlemlerinizi takip etmek ve yönetmek için kullanıyorsunuzdur. İşlemler sekmesi uygulamaların kullandığı işlemlerin yönetilmesini oldukça kolaylaştırıyor.
İşlemler kısmına baktığımızda aktif olarak kullandığımız uygulamaların dışında birçok programcığın çalıştığını farketmişsinizdir. Bunların büyük bir kısmı işletim sistemimizin kullandığı ve sağladığı çeşitli servislerin çalışabilirliğini sağlayan işlemler iken bazıları da yüklediğimiz programların çeşitli özelliklerini denetleyen servisler olarak karşımıza çıkıyor- Bkz jusched.exe. Bu yazımızda görev yöneticisinde en fazla gördüğünüz ve muhtemelen merak ettiğiniz işlemlerden biri olan svchost.exe'nin ne olduğunu ve işletim sistemimiz tarafından neden çalıştırıldığını belirteceğiz.

Peki nedir svchost.exe?

Microsoft'a göre svchost.exe; dinamik -bağlantı kütüphaneleri (.dll uzantılı) kullanılarak çalıştırılan servisleri yöneten genel istemci işlemidir.
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? svchostexe1
Tanım birazcık karışık oldu galiba. Biraz da açık şekilde ifade edecek olursak; bir süre önce statik kütüphaneler yerine kullanılmaya başlanılan, dinamik-bağlı kütüphanelerin çalıştırılmasını sağlayan programcık olarak betimleyebiliriz, svchost.exe yazılımını.
Statik kütüphane yapısında kütüphaneler (servisler), ilgili derleyici tarafından nesne dosyalarıyla birlikte .exe olarak derlenirler ve ilgili servis bu programcık yardımıyla çalıştırılır. Dinamik kütüphane yapısında ise .dll -dynamically-linked library- dosyaları genel bir istemci programcık tarafından çalıştırılarak servisler kullanılabilir kılınır ki bu programcık da svchost.exe'dir. İşte görev yöneticinizi açtığınızda zaman zaman düzineye yakın sayıda svchost.exe işlemi görmenizin sebebi budur. Dinamik kütüphane kullanımının, statik kütüphane kullanımına göre işlem zamanının kısalması gibi birçok avantajı vardır ki günümüzde çoğu yazılımda dinamik-bağlı kütüphane yapıları kullanılmaktadır. Yazımızın konusu dinamik kütüphane yapısının avantajları olmadığı için bu kadar bilginin bu noktada yeterli olduğu kanaatindeyiz :).
Windows XP Pro'da ya da Windows Vista'da komut satırını kullanmak kaydıyla svchost.exe işlemlerinin o anda aktif olarak kullandıkları servisleri denetleyebilirsiniz. Bu işlem için komut satırına
tasklist /svc
yazmanız yeterlidir.
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? command line 550x276
Vista kullanıyorsanız eğer komut satırı yerine görev yöneticisini kullanarak da herhangi bir işlemin yürüttüğü hizmetleri görebilirsiniz.
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? task hizmet 413x550
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? hizmet 413x550
Görev yöneticisini kullanmanız durumunda söz konusu hizmetlerin kullanım alanlarını belirlemeniz açıklama kısmına bakarak daha kolay olacaktır.

Neden görev yöneticisinde çok fazla svchost.exe var?

Bu soruya dolaylı olarak cevap vermiştik aslında bir önceki paragrafta. Svchost.exe uygulamaya özel bir program değil, bilgisayarımızın çalışması için gerekli olan ve ekstra özellikler getiren birçok servis svchost.exe kanalıyla çalışıyorlar ki bu da görev yöneticinizde gördüğünüz fazlaca svchost.exe işlemlerini açıklıyor.
Peki tek bir svchost.exe ile tüm bu servisler çalıştırılamaz mıydı diye soruyor olabilirsiniz. Bu sorunun cevabı, ellette çalıştırılabilirdi; ancak böylesi bir durumda bu minik programcığın herhangi bir hizmeti çalıştırırken yaşadığı küçük bir sorun sisteminizin "çakılmasına" veya birçok uygulamanızın çalışmaz duruma gelmesine sebep olabilirdi. Bu sebeple işletim sistemimiz sunduğu hizmetleri gruplar halinde çalıştırmak kaydıyla olası sorunlarda sıkıntıyı minimum seviyede tutmaya çalışıyor. Örneğin sözkonusu işlemlerden bir tanesi cevap vermediği zaman yalnızca o işlemin çalıştırdığı servisler işlevini yitiriyor.
Denetim Masası/Yönetimsel Araçlar/Hizmetler
adres yoluna eriştiğinizde karşınıza çıkan onlarca hizmetin  ciddi bir kısmının svchost.exe yardımıyla başlatılan servisleri gösterdiğine dikkat ediniz.
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? hizmetler 550x512
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? hizmet spec
Bu bölümden istediğiniz servisleri geçici olarak durdurabilir ya da tamamen kapatabilirsiniz. Bu şekilde görev yöneticinizdeki svchost.exe işlemleri azalacaktır; fakat ne yaptığınıza emin değilseniz kesinlikle ve kesinlikle bu bölüme dokunmamanızı öneririz. Hatalı bir hareketinizle bilgisayarınız bazı işlevlerini yitirebilir! – Örnek uygulamayı biz DNS istemcisi ile yaptık. Bu servisi kapatmamız durumunda bilgisayarımız insan diliyle yazılmış site adreslerini IP adreslerine çevirme yeteneğini kaybedecektir.
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? hizmet dur 550x411
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? hizmet kapat

Her svchost.exe'ye inanmayın!

Görüldüğü üzere svchost.exe programcığı birçok kullanıcının hakim olmadığı onlarca hizmet çalıştırıyor. Haliyle son kullanıcı da hakim olmadığı bu yazılımı kurcalayarak sisteminin stabilitesini bozmak istemiyor. Varmak istediğimiz nokta; bu durumu fırsat bilen kötü amaçlı yazılımcılar bu programcığın adıyla farklı bir klasörden ya da yine system32 klasöründen svvhost.exe, scvhost.exe (özellikle bu ikincisi dalgınken rahatlıkla gözden kaçabilir :))  gibi isimler arkasında gizledikleri virüs, solucan (worm) gibi yazılımlarla sisteminize zarar verebilmektedirler. Bu hususta dikkat etmeniz gereken nokta görev yöneticinizde çalışan programın adı ve çalıştığı adres yoludur.
Svchost.exe nedir ve neden çalışır? virus 550x419
Varsayılan olarak Görüntü Yolu Adı görev yöneticinizde yer almaz. Görünüm sekmesindeki, sütun başlığından bu sekmeyi aktif hale getirebilirsiniz.
Ek not: Görüntü Yolu Adı sütunu Windows Vista'da aktif edilebiliyor. XP kulllanan arkadaşlar ücretsiz olan Svchost viewer programıyla aynı kontrolü yapabilirler.
Ayrıca işlemin çalıştığı kullanıcıyı kontrol ederek de svchost.exe'nizi denetleyebilirsiniz. Eğer sizin kullanıcı adınız altında çalışıyorsa söz konusu işlem kötü amaçlı bir yazılımdır; çünkü svchost.exe sadece sistem, ağ, yerel servisler gibi kullanıcı kimliklerinde çalışır.
Yukarıdaki görüntünün alındığı bilgisayarda çalışan tüm işlemler svchost.exe ve hepsi de system32 klasöründen çalışıyor. Özet olarak söz konusu sistemde bu konuda herhangi bir sorun görülmüyor.

KAYNAK: http://www.pclabs.com.tr/2009/07/03/svchostexe-nedir-ve-neden-calisir/ 

ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur?

Fırsat buldukça açıklamaya gayret ettiğimiz Görev Yöneticisi işlemlerinden, bir süre önce svchost.exe'yi incelemiştik. Bu yazımızda da birçok kullanıcının sık sık gördüğü fakat işlevi hakkında pek fazla fikir sahibi olmadığı ctfmon.exe'den bahsedeceğiz.
Eğer ctfmon.exe ile görev yöneticinizde sık sık karşılaşıyorsanız, bu işlemin vazifesi hakkında bilginiz yoksa ve bu konuda merak içinde iseniz doğru yerde ve doğru yazıda olduğunuzu söyleyebiliriz :).

Nedir bu ctfmon.exe?

Ctfmon.exe işlemi bilgisayarınızı çalıştırdığınızda arka planda otomatik olarak çalışmaya başlayan bir Microsoft hizmetidir. Microsoft Office dil çubuğunu ve Farklı Kullanıcı Giriş Türü Metin Giriş İşlemcisi'ni (TIP) çalıştırmaya yarayan bir yazılımdır. Bu yazılım etkin pencereleri izleyerek konuşma tanıma, el yazısı tanıma, klavye, çeviri ve diğer alternatif kullanıcı girişi teknolojileri için metin girişi hizmeti sağlar. Bu tanımlar Microsoft'a ait tanımlar ve biraz karışık gelmiş olabilir :). Daha net anlaşılması için ctfmon.exe'nin pratikteki işlevlerini sıralayacak olursak; ses ve el yazısı tanıma (örneğin tablet pc kullanımı) ya da asya dilleri için sanal klavye desteği sağlama özelliklerini söyleyebiliriz.
ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur? task
ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur? startup 550x358
Windows XP'de varsayılan olarak çalıştırılan bu servis (sisteminizi ilk kez kurduğunuzda dahi çalıştırılıyor), Vista ve Windows 7'de bulunmasına rağmen kullanılmıyor. Microsoft çeşitli üçüncü parti yazılımların uyumluluk problemi yaşamaması için ctfmon.exe'yi bu iki işletim sistemine dahil etmiş olabilir. Windows 7 ve Vista'da yaptığımız sanal klavye kullanımı (el yazısı tanıma), Microsoft Office kullanımı gibi denemelerde de bu servisin çalıştırılmadığını gördük. Buradan çıkarılacak sonuç ise Microsoft'un daha yeni işletim sistemlerinde alternatif kullanıcı girişi gibi hizmetleri başka bir yazılım kanalıyla veriyor oluşu. Yaptığımız araştırmaya karşın bu yönde bir bilgi edinemedik ancak görev yöneticisinde değişik bir çalıştırılabilir dosya ile karşılaşmadığımıza göre hizmetin, o anda kullanılan programın çalıştırılabilir dosyası yardımıyla dinamik bağlı kütüphaneler kanalıyla veriliyor olması yüksek ihtimal… (msimtf.dll, msctf.dll)

Peki nasıl kaldırılır?

Fazla sistem kaynağı kullanmıyor olmasına karşın ctfmon.exe'nin çalıştırılmasını istemiyor olabilirsiniz. Sistem kaynaklarını sömürmese bile hiç kullanmadığınız bir hizmetin açılışta çalıştırılması kaydıyla -az da olsa- zaman kaybediyor olmak da rahatsızlık verici bir durum olabilir sizin için. Birçok kullanıcının günlük kullanımında bu tarz hizmetlere hiç başvurmadığı da göz önüne alınırsa ctfmon.exe'yi kapatmak mantıklı görünüyor. Bu işlem için çeşitli yöntemler olmasına karşın en sağlıklı olanlar denetim masasından gelişmiş metin hizmetlerini kapatmak veya komut satırını kullanmak.
Gelişmiş metin hizmetlerini kapatmak için öncelikle denetim masasına erişmelisiniz. Denetim masasında ise Bölge ve Dil Seçenekleri'ne girmelisiniz.
ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur? x 550x412
Bölge ve Dil Seçenekleri menüsünden ise Diller sekmesi altındaki Ayrıntılar düğmesini kullanmalısınız.
ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur? y
Karşınıza gelen Metin Hizmetleri ve Giriş Dilleri menüsünden ise gelişmiş sekmesi altındaki "Gelişmiş metin hizmetleri kapansın" seçeneğini aktif hale getirerek ayarlarınızı kaydettiğinizde ctfmon.exe servisi kalıcı olarak durdurulacaktır.
Alternatif olarak ise komut satırına erişerek
Regsvr32.exe /u msimtf.dll
Regsvr32.exe /u msctf.dll
komutlarını yazabilirsiniz. Bu durumda ctfmon.exe'nin kullandığı bu iki kütüphanenin çalıştırılma kayıtları kaldırılacaktır.
Tekrar çalıştırmak için ise;
Regsvr32.exe msimtf.dll
Regsvr32.exe msctf.dll
yazabilirsiniz.
Servisi kalıcı olarak durdurduktan sonra bilgisayarınızı yeniden başlatarak ctfmon.exe hizmetinin çalıştırılmadığını gözlemleyebilirsiniz.
not: Sistem yapılandırması ayarlarından (Başlangıç sekmesi) ctfmon.exe'yi kaldırarak hizmeti durdurmanız söz konusu değildir. Komut satırından veya denetim masasını kullanarak hizmeti durdurmadan bu işlemi yapmanız halinde servis başlangıç kaydının üzerine yazarak yeniden başlatmanız sonrasında tekrar çalışacaktır.

KAYNAK: http://www.pclabs.com.tr/2009/08/24/ctfmonexe-nedir-neden-calisir-ve-nasil-durdurulur/

Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin

Bilgisayarlarında yüksek kapasiteli disklere sahip olanlar, hele hele bir de bu diskleri yüksek doluluk oranlarındaysa arama fonksiyonuna sık sık sarılıyorlardır. Her işletim sistemi çeşitli özelliklerle arama fonksiyonları bulunduruyor günümüzde. Genellikle grafik arayüzü yardımıyla kullanılan bu özellikler oldukça işimize yarıyor. Microsoft da arama fonksiyonlarını geliştirmek ve hızlandırmak için yenilikler uyguluyor. Dizin oluşturma seçeneği ile disklerinizi indeksleyerek yapacağınız aramalarda çok daha hızlı sonuç alabilir (tabi dizin oluşturmanın sebebiyet vereceği genel sistem performansındaki düşüşü göze alırsanız :) ), gelişmiş seçenekler ile aradığınız verinin çeşitli özelliklerini belirleyerek başarımınızı arttırabilirsiniz.
Bu yazımızda değinmek istediğimiz nokta ise yapılan aramaların kayıt altına alınması. Varsayılan olarak Windows XP'de yaptığınız aramaları kaydetme şansına sahip değilsiniz. Vista ve Windows 7'de ise yalnızca Microsoft'un öntanımlı formatında kaydedebiliyorsunuz yaptığınız aramaları – .search-ms uzantılı olarak. Velhasıl bu yazımızda anlatacağımız yöntem ile istediğiniz bir diskiniz üzerinde, sınırlı parametrelerle de olsa, komut satırından arama yapmayı ve bu aramayı not defterine kaydetmeyi göstereceğiz. Yazının ilerleyen bölümlerinde de göreceğiniz üzere pratikte çok kullanışlı yanları var bu uygulamanın ve grafik arabirimini kullanmadığı için de oldukça seri çalışıyor :) -arama hızının daha hızlı olduğunu söyleyemeyiz elbette ancak görüntüleme işin içine girmediği için süreden bir miktar tasarruf söz konusu :).

Komut satırından arama yapabilmek için tabi ki öncelikle komut satırını açmalısınız. Bu işlem için çalıştır'a cmd yazabilir ya da Vista ve Windows 7'deki arama bölümüne ilgili metni girebilirsiniz.
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin 1
Komut satırında ise arama yapmak istediğiniz dizine erişmeniz gerekiyor öncelikle. Örneğin sistemimizde bulunan F diskimizde arama yapmak istersek komut satırına
F:
yazmanız, eğer diskin üzerindeki herhangi bir alt klasörde arama işlemi yapmak istiyorsanız
cd "dosya ismi" (erişmek istediğiniz dosya isminiz)
Örneğin F diskinizdeki PROGRAM İMAJLAR klasörüne erişmek için;
F:
cd PROGRAM İMAJLAR
yazabilirsiniz.
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin cd 550x277
Bulunduğunuz herhangi bir dizinde arama yapabilmek için ise;
dir *.dll* /A/S/B >F:Listem.txt
gibi bir komut yazmalısınız. Öncelikle dilerseniz bu koddaki komutları ve parametreleri açıklayalım:
dir – directory'nin kısaltmasıdır ve arama yapan komuttur.
*.dll* – iki asteriks (* *) işareti arasındaki metin parçacığı arama metnidir. Yani bu örnekte dosya isminde .dll bulunan (dll uzantılı) dosyaları arıyoruz.
/A – bu parametre ise gizli klasörlerde de aramanın yapılması için yazılmıştır.
/S – arama yaptığımız klasörde alt klasörler mevcutsa aramanın bu alt dizinlerde de yapılması için yazılan parametredir.
/B – arama sonuçlarının başlık ve özet bilgilerinin gösterilmemesi için yazılmış olan parametredir (daha sade bir görünüm için).
>F:Listem.txt – aramanın kaydedilmesini sağlayan parametredir. Herhangi bir adres belirtmeden direkt isim yazarsanız dosya çalıştığınız dizinde oluşturulacaktır. Eğer aramayı kaydetmek yerine dos penceresinde görüntülemek isterseniz bu parametreyi yazmayınız.
Örneğin C:\Windows\System32 dizinindeki ve alt dizinlerindeki .dll uzantılı dosyları aşağıda görüldüğü üzere C: diskimizin kaynak dizininde oluşturulacak Listem isimli not defterine kaydettik.
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin command 550x277
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin liste 550x328
Eğer indekslemek istediğiniz tüm verileriniz aynı klasörde ise /S parametresini kaldırabilirsiniz. Böylece dosya isimlerinin hedef adreslerinden kurtulabiliriz. Örneğin F: diskimizde bulunan PROGRAM İMAJLAR klasörünün dizinini indekslemek için:
F:
cd PROGRAM İMAJLAR
dir /A/B >F:Listem.txt
Dikkat ederseniz dizindeki tüm klasörleri indeksleyebilmek için herhangi bir arama parametresi belirtmedik. Ayrıca sadece söz konusu dizinde arama yaptık, çünkü amacımız dizinde sahip olduğumuz yazılımları listelemek idi. Alt dizinlerdeki imaj dosyalarını indeksleme ihtiyacı duymadık.
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin liste index 550x319
Yukarıdaki örnekte F:\PROGRAM İMAJLAR dizininde sahip olduğumuz dosyaları kolayca kayıt altına aldık. 5-6 program için çok yarar sağlamayabilir belki böyle bir işlem; ancak bilgisayarlarında yüzlerce oyun, film ve binlerce şarkı bulunduran kullanıcılar için çok büyük kolaylık sağlayacaktır.
Bu yolla isterseniz kısıtlı parametrelerle de olsa arama yapabilir, isterseniz de arşivlediğiniz oyun, müzik, film, dizi gibi verileri indeksleyerek kontrolünüz altında tutabilirsiniz. Hatta not defterinin Düzen bölümünde bulunan Değiştir özelliği yardımıyla çıktınızda bulunmasını istemediğiniz ortak parametreleri (örneğin; dosya uzantıları) silebilirsiniz. Kısacası bu yolla arşivlerinizi herhangi bir ekstra yazılım kullanmadan rahatlıkla indeksleyebilirsiniz.
not: dir komutu onlarca parametreye sahiptir. Örneğin /A:D parametresiyle yalnızca klasörleri arayabilirsiniz. Dir parametreleri için buraya bakabilirsiniz.

KAYNAK: http://www.pclabs.com.tr/2009/09/17/komut-satirindan-arama-yapin-ve-not-defterine-kaydedin/

FAT, NTFS gibi terimler neyi ifade eder?

FAT, NTFS gibi terimleri sabit disklerle ilgili olarak duymuşsunuzdur. Bunlar birer dosya sistemidir. Peki dosya sistemi nedir?

Sabit disk ya da bunun gibi depolama alanlarında dosyalara ulaşabilmeniz için öncelikle bu dosyaları okuyup yazmak için bir yönteme ihtiyacınız var. İşte bu yönteme dosya sistemi denir. Dosya sistemleri sabit disklerde dosyaların yerlerini bir tür tablo gibi tutmalarının yanısıra dosyaların, disk bölümlerinin bilgilerini de tutabilirler. İşi daha da ilginçleştirmek üzere, dosya sistemlerinin illa ki sabit disklerle kullanılması gerekmez; ağda dosya paylaşımı da özünde bir “ağ dosya sistemi” olarak yorumlanabilir. Bu bağlamda dosya sistemini “dosyaları depolamak ve kullanmak için belirlenmiş yöntem” olarak genelleştirebilirsiniz.
FAT, FAT32, NTFS gibi gördüğünüz dosya sistemleri Windows işletim sistemleri için yaygın dosya sistemleridirler. Bunun dışında pek çok dosya sistemi -gerek sabit diskler, gerekse ağ gibi yapılar için- bulunur, sözgelimi her yerden indirebileceğiniz yaygın bir Linux dağıtımı Ext3, ReiserFS gibi pek çok dosya sistemini destekler.
Dosya sisteminin tüm sabit diski tanımlamasına da gerek yoktur. Dosya sistemi bir “disk bölümü” için kullanılır; örneğin 500 GB bir sabit diski yaklaşık 100′er GB’lık 5 bölüme ayırıp, her bölümde farklı bir dosya sistemi oluşturabilirsiniz. Bir disk bölümünde Windows gibi bir işletim sistemi kurmak için o bölümde önce kuracağınız işletim sisteminin tanıdığı NTFS gibi bir dosya sistemi oluşturmalısınız çünkü kurulacak işletim sisteminin o disk bölümünü kullanabilmesi için önce nasıl kullanacağını bilmesi gerekir.
Bir de ipucu: Piyasada “bilgisayar formatlamak” olarak geçen terimin doğrusu aslında “işletim sistemini yeniden kurmak”tır. Gerçekte formatlamak, bir disk bölümüne dosya sistemi yerleştirilmesidir. Halihazırda bir dosya sistemi bulunan bir disk bölümünü “formatlarsanız”, eski dosya sistemine ait dosya tabloları gibi bilgileri yoketmiş olursunuz -bu yüzden diskteki veri silinmiş olur. Bu işlem yapıldığında, arkasından Windows kursanız da kurmasanız da teknik olarak “formatlamış” olursunuz.

KAYNAK: pclabs.com.tr 

Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir?

Dikkatinizi çekmiştir, son birkaç senedir müthiş bir altın uçlu konnektör sevdası var bilişim dünyasında. Her kim ki yeni bir konsol, LCD TV, monitör vs. satın alsa hemen altın uçlu veri kablosu arayışına giriyor. Çoğunuz görmüşsünüzdür, altın uçlu veri kablolarının performansa etkisi birçok forumda ciddi şekilde tartışılıyor. Dilerseniz bu yazımızda tüm bu tartışmalardan sıyrılıp, altın uçlu konnektör furyasının neden başını alıp gittiğini ve getirilerini biraz da teknik kanattan yaklaşarak değerlendirelim.
Bilişim dünyasıyla az çok ilgili olan herkes son dönemlerde SCART, HDMI ve Ethernet (örnekler çoğaltılabilir) gibi birçok veri kablosunun altın kaplama konnektörlerle sonlandırılmış formlarının satıldıklarına dikkat etmişlerdir. Hatta ve hatta; şu günlerde altın (kaplama) ucu olmayan HDMI kablo edinmek oldukça güç. Bu trendin oluşmasında, altının elektriksel iletimde sağladığı bazı avantajların etkisi bulunuyor. Bir teknomarkete gidip herhangi bir HDMI kablonun teknik detaylarına göz gezdirdiğinizde, çeşitli işaret gürültü oranlarının (Signal to Noise Ratio, SNR) yazdığını (genellikle dB cinsinden) görürsünüz. Bu bilginin anlamı verinin kablo boyunca ne kadarlık bozucu etkiye (gürültü) maruz kaldığıdır. Bu noktada gürültüye bir parantez açalım:
Kablonun girişine A gücünde bir işaretin (sinyalin) geldiğini varsayalım. Kablo gelen işaretin frekansına ve pek tabii ki iletim hattında kullanılan iletkenin cinsine bağlı olarak bu işarette bir miktar bozulmaya sebep olur. İşte bu bozulma etkisi (işaretle toplamsal olarak -artı veya eksi olabilir) gürültüdür. B gücündeki gürültünün iletim hattı boyunca işarete etki ettiği varsayımı altında veri kablomuzun sonunda A+B veya A-B gibi bir işaret alınır. İşte işaret gürültü oranı da (namıdiğer SNR) logaritma 10 tabanında A'nın B'ye oranıdır ki basit bir mantıkla bu değer ne kadar yüksek olursa hattın o denli kaliteli olduğu sonuca varılabilir. Günümüzde kişsel kullanıma yönelik çoğu kablolu iletim hattında bu değer 110 dB dolaylarındadır.
Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir? H1406B 550x412
İşaret-Gürültü oranına bu kadar değinmek şimdilik yeterli, ilerleyen günlerde bu terimi açıklayan bir yazıyla karşınıza çıkacağız. Altın uçlu konektörün esprisi işte tam da bu noktada, yani iletim hattının sonunda ortaya çıkıyor. Genel olarak bilinenin aksine bakır, altından daha iyi bir iletkendir. Yani, kablolarda bakırın tercih edilmesi yalnızca ucuz olduğu için değil, kullanılabilir en iyi iletkenlerden biri olmasındandır (İletkenlik: bakır – 5.69*10^7, altın – 4.52*10^7, gümüş – 6.3*10^7). Buna karşın bakırın elektromanyetik direnci düşüktür ki, bu iletim ortamı içinde bir sorun teşkil etmezken sonlandırmada problemdir. Şöyle ki iletim ortamı boyunca, kablo üzerinden akan elektriksel işaretler kablonun üzerindeki koruyucu tabaka yardımıyla (shield) elektromanyetik (EM) bozucu etkilerden korunur. Buna karşın, hat sonlandırılırken böyle bir durumun sağlanması söz konusu değildir ve EM girişimin işaret kalitesini bozacağı düşünülürse, iletim başarımını arttırmak için birtakım önlemlerin alınması söz konusu olabilir. Altın elementi de tam bu noktada devreye giriyor. Altının EM direnci bakıra göre daha yüksek iken, iletkenlik kaybı ise düşük düzeylerdedir. Yani işin özü, bağlantı kablolarının altın ile kaplanması hattaki işaretleşmenin güvenilirliğini arttırıyor.
Altının sağladığı diğer bir avantaj ise, oldukça pasif bir element olması sebebiyle (özellikle bakıra göre) paslanmaya karşı dayanıklı olması. Korozyon (pas) demek iletkenliğin ciddi düzeylerde düşmesi demek ki bunun da yukarıda bahsetmiş olduğumuz SNR'ı, dolayısıyla da iletim performansını düşüreceği söylenebilir. Özetle altın kaplama, hem kısa vadede (EM direnç) hem de uzun vadede (korozyon) iletişim başarımına katkı sağlamaktadır.
Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir? goldplatediphone
Altın kaplama terimini de biraz daha açalım bu noktada. Söz konusu kabloların konektörleri altından değildir, yalnızca altından ince bir plaka ile kaplanmıştır -buradan hareketle temel amacın korozyona önlem almak olduğu öngörülebilir aslında.
Biraz da kullanıcı deneyimlerinden ve kablo alırken nelerde dikkat etmeliyiz, bunlara değinelim. Temel olarak ilk dikkat etmemiz gereken kablonun altın uçlu olmasından öte, kabloda kullanılan bakırın kalitesidir. Metallerde iletim frekansı arttıkça iletkenlik düşmektedir (skin effect – gövdeleme) ve bu düşüş  iletkenlik ile ters orantılıdır. Özetle iletim frekansı yükseldikçe bakır ile altın arasındaki iletkenlik farkı azalmaktadır (birisi HDMI mı dedi yoksa? :)). Tabi ki bilim insanları boş durmuyorlar ve bu bozucu etkilerden kurtulmaya çalışıyorlar. Yeni nesil sistemlerde iletim hızları saniyede Gbit'ler mertebesinde (HDMI 1.3: 340 MHZ – 10.2 Gbit/s) ki gövdeleme etkisinin iletişimde darboğaza neden olması söz konusu. Uzun lafın kısası, çeşitli metaller iletim hattına katmanlanarak bu etki de mümkün mertebe bertaraf edilmeye çalışılıyor (nikel – bakır). Sizin yalnızca dikkat etmeniz gereken nokta, satın almak istediğiniz kablonun işaret – gürültü oranına bakmak. Bu değerin 110 dB dolaylarında olması satın alacağınız kablonun kaliteli olduğuna işaret etmektedir. Daha sonrasında ise kablonun altın uçlu olmasına bakabilirsiniz. Bu sebeple; veri kablosu alırken, güvenilir teknik detayları olan bilindik markalara yönelmeniz faydalı olacaktır.
Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir? tv wall bracket 3236 550x550
Bu noktada kablo seçiminin önemini vurgulayacak iki deneyimimi aktarmak istiyorum size: İlk aktarmak istediğim LCD TV'de SCART kablo performansı üzerine izlenimlerim. 46" LCD TV ile bir müddet Digiturk yayınlarını takip etme şansım oldu. Yayın paketim SD içeriğe sahip olduğu için uydu alıcıyı TV'ye SCART üzerinden bağlamak durumundaydım. Digiturk'ten edindiğim kablo ile elde ettiğim görüntüden memnun kalmadım açıkçası. Çok fazla karıncalanma (piksel hatası) vardı görüntüde -özellikle yayındaki sabit bileşenler (DC) üzerinde, logo vs.. Almış olduğum kaliteli altın uçlu bir SCART ile yaptığım denemelerde ise görüntüde kaydadeğer düzeyde iyileşme olduğunu gözlemledim. Bu değişim kablonun altın uçlu olmasından öte yukarıda bahsetmiş olduğum kablo üzerindeki kayıpların düşük olmasından kaynaklanıyordu bana kalırsa. İkinci olarak ise aynı PC'ye bağlamış olduğum PS3 üzerinden almış olduğum görüntüden bahsetmek istiyorum. Benzer gözlemleri HDMI ile yaptığımda ise görüntüdeki farklılaşmanın kaydadeğer düzeyde olmadığını gördüm. Yani HDMI'da altın uçlu kablonun etkisini pek gözlemleyemedim. Belki kullandığım standart kablo da yeterince kaliteliydi; ama bu sonuçları temel olarak bazı teorilere bağlamak mümkün:
  • En temel sebep; analog – sayısal iletişim arasındaki kalite farkı. Şöyle ki sayısal iletim teknikleri daha fazla iletim bandgenişliğine ihtiyaç duymalarına karşın, gürültüye karşı daha dayanıklıdırlar (Bu konuyu ilerleyen zamanlarda daha detaylı olarak irdeleyebiliriz). Başka bir deyişle analog sinyalde, sinyalle gürültüyü birlikte, ses ve/veya görüntü olarak alırken sayısal iletimde bozulan bir bit, bozulan bir bitten ibaret. :)  SCART, VGA'nın analog; DVI ve HDMI'ın sayısal olduğunu göz önüne alırsak yukarıda sözünü ettiğimiz sonucun oluşması şaşırtıcı değil.
  • SCART üzerinden aktarılan görüntü çözünürlüğü düşük ve TV bu görüntüyü ekrana vermeden önce yukarı ölçekliyor (upscaling). Bu da demek oluyor ki iletişimde oluşan rastlantısal bir gürültü, rastlantısal birçok gürültüye dönüşüyor ekranda. Veri akış hızının, çözünürlüğün düşük olması gibi sebeplerle de bu hatalar belirginleşiyor -logolar etrafındaki pikseller sabit olmalıyken kırmızı, mavi dans ediyorlardı :). Yayın üzerindeki DC (yayın boyunca değişmeyen) bileşenlerde bu etki net olarak gözlenebiliyor. Kaliteli SCART ile bu sorunlar tamamiyle ortadan kalkmasa da belirgin oranda azaldı. Söz konusu etki HDMI'da düşük çünkü HDMI'dan iletilen veri 720p veya 1080p ile aktarılıyor, ayrıca veri hızı da yüksek. Oluşan rastlantısal bir hata bizim gözlerimizin seçeceği kadar belirgin olmuyor.
  • Ötesinde HDMI, SCART'a göre genç ve dinamik bir standart, yani teknolojik üstünlükleri çok fazla. Varış noktasında hata düzeltme (FEC – forward error correction) gibi meziyetleri bulunuyor, yani rastlantısal hataların oluşma ihtimali daha da azalıyor. Yukarıda bahsettiğimiz sayısal-analog iletişim ayırımını da buraya bağlayabiliriz.
Özetle standart çözünürlükte gözlemlediğim farkı, yüksek çözünürlükte betimleyemediğimi söyleyebilirim. İletim ortamı kaliteli veri çıkışı alabilmeniz için muhakkak önemli ; ama kablo değiştirmenin sizi basamak atlatacağını, kaynak kalitesini arttırmanın ise katlar tırmandıracağını göz önünde bulundurun :). Creative Fatalty Ses kartınız, Logitech z5500 ses sisteminiz varsa ve siz 64 kbps mp3 dinliyorsanız hangi optik kabloyu kullanırsanız kullanın ses kalitesinde büyük değişimler beklemeyin.
Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir? ps3 vs xbox360

Sonuç

Evet gelelim sonuç kısmına… Yazı içerisinde aklı karışanlar muhakkak olmuştur, ama bu noktada yazıyı sonuca bağlayarak tüm karışıklıkları sona erdireceğiz :). Uzun lafın kısası; hem performansa etkisini hem de psikolojik etkenleri göz önünde bulundurarak (altın uçlu kablo kalitelidir mantığı :)) altın uçlu, kaliteli kabloları tercih ediniz. Ötesinde elinizde halihazırda kaliteli kablo varsa altın uçlu olmasa da gönül rahatlığıyla yola devam edebilirsiniz. Çoğumuzda ürüne bir çuval para verdik, üç kuruşluk kablodan kısmanın mantıksız olduğu düşüncesi var; ama ne bulacağınızı bilin ki sonra kablo parasına yanmayın :). Dediğim üzere; HD yayınlarda bu etki pek belirgin değil, SD yayınlarda ise kısmen rahatsız edici olabiliyor. Siz siz olun öncelikle yayını aldığınız kaynağın ve de verdiğiniz çıkışın kalitesini mümkün mertebe yüksek tutun (ses kartı – ses sistemi, tv yayını – lcd tv, ekran kartı – monitör, …). Sonrasına ise imkanlarınız dahilinde kaliteli bir kablo satın alma yoluna gidiniz. İletim ortamı arada bir basamaktır ve hedef size darboğaz yaşatmaması olmalıdır. Hiçbir zaman bir kablodan mucizeler yaratmasını beklemeyiniz ki hayal kırıklığı yaşamayasınız…
  • Analog değil, sayısal iletim yapan portlardan veri çıkışı almaya çalışın. Mesela ses için optik; görüntü için HDMI, DVI gibi standartlar öncelikli tercihiniz olsun.
  • Kaliteli iletim hatları kullanın. Satın alırken teknik detaylarda belirtilen işaret-gürültü oranının yüksek olmasına dikkat edin (SNR => 110 dB).
  • Bir önceki maddede gördüğünü kriteri sağladıktan daha sonrasında mümkünse altın uçlu olanları kullanın. Kaliteli olduğu bilinen ama ucu altın kaplama olmayan bir kablo, ne olduğunu bilmediğiniz ya da kalitesiz ama "altın kaplama uç" özelliğini öne çıkaran bir diğer kablodan daha iyi olabilir.
  • Güvenilir ürünleri tercih etmeye dikkat edin. Unutmayın ki güvenilir olmayan bir ürünün konektörü sarıya boyanmış bir metal olabilir, teknik detaylarında belirtilen değerler (özellikle SNR) yanıltıcı olabilir.
  • Mümkünse kaynak kalitesini yükseltiniz.
KAYNAK: http://www.pclabs.com.tr/2010/12/15/altin-uclu-konnektorler-neden-tercih-edilir/ 

DoS ya da DDoS saldırısı nedir?

Bu aralar "siber savaşlar" adı altında çıkan haberlerle birlikte tekrar popüler oldu. DoS ve DDoS saldırılarının ne olduğu hakkında kısa ve basit bir cevap veriyoruz.

DoS saldırısının açılımı "Denial of Service" saldırısıdır. DDoS ise "Distributed Denial of Service" demektir. Basitçe, bir DoS saldırısını bir sürü farklı bilgisayardan yaparsanız, "dağıtık DoS saldırısı", yani DDoS yapmış olursunuz.
Peki bu DoS ne?
DoS saldırısı, belli bir sunucunun bir şekilde gerçekten hizmet bekleyen kullanıcılara hizmet verememesini sağlayarak yapılır. DoS saldırısı altındaki bir sunucu size hiç hizmet veremeyebilir ya da hizmet o kadar yavaştır ki vermiş bile sayılmaz. :) Buradaki hizmet genellikle bir Web sayfasını sunmaktır. Ancak başka şekiller de olabilir; örneğin DNS kök sunucularına bile saldırılabilir.
DoS saldırılarında genel olarak sunucu bilgisayarın kaynakları; özellikle ağ kaynakları tüketilmeye çalışılır. Ağ kaynakları dışında bellek, işlemci gücü gibi konular da bir DoS saldırısından etkilenmede rol oynayabilir.
DoS saldırılarının pek çok çeşidi vardır. Çok bilinenlerden örneklerden SYN Flood'u biliyor olabilirsiniz. Normal koşullar altında bir TCP bağlantısını şöyle başlatırsınız:
  • İstemci bilgisayar, sunucu bilgisayara bir SYN paketi gönderir. Kabaca "haydi senkronize olalım" gibi düşünün.
  • İkinci adımda sunucu makine, istemci bilgisayara bir SYN-ACK mesajı gönderir. Bunu da "mesajını aldım, bekliyorum" gibi düşünebilirsiniz.
  • Üçüncü adımda istemci bilgisayar bir ACK mesajıyla TCP bağlantısını başlatma işlemini tamamlar.
Bu işlemi şu anda okumakta olduğunuz sayfaya bağlanırken de gerçekleştirdiniz -haberiniz olmamakla birlikte. :)
Şimdi bağlanmak istediğiniz bir siteye, daha doğrusu bunun sunucusuna, birilerinin çok fazla miktarda SYN paketi gönderdiğini düşünün. Sunucu bunlara istinaden bağlantı için hazırlık yapacak, o gönderenlere SYN-ACK paketleriyle karşılık verecek ve ACK mesajlarını beklemeye başlamış olacak. Ama saldırı yapanlar, sunucunun beklediği ACK mesajını hiçbir zaman iletmeyecek. Sürekli olarka SYN göndermeye devam edecekler.
Bu durumda artık kaynakları tükenmeye başlayan sunucu, sizin gerçekten bağlanmak için göndermiş olduğunuz isteklere cevap veremeyecek, istediğiniz servisi reddedecek. Böylece bir Denial of Service (DoS) saldırısı meydana gelmiş olacak.
Şimdi bu sürekli SYN mesajı gönderme işinin, gönüllü olarak ya da bilgisayarları ele geçirilmiş olduğundan dolayı habersiz olarak gerçekleştiren onbinlerce bilgisayardan sürekli olarak yapıldığını hayal edin. İşte bu da Dağıtık Servis Reddi Saldırısı; Distributed Denial of Service türü oldu.
DoS saldırılarının tek türü bu SYN Flood denen cins değil. smurf saldırısı, teardrop gibi pek çok çeşit var. İnternet aleminde eski kullanıcılar Aggressor'ı hatırlayıp anabilir bu vesileyle. :)
Peki yan etkileri var mı? Yeteri kadar büyük bir DoS/DDoS saldırısı aynı ağa bağlı başka sunucuları da etkileyebilir; mesela birisi PCL'in sunucusunun da bulunduğu veri merkezindeki alakası bir makineye saldırı yaparsa PCL sunucusuna ulaşmaya çalışan kullanıcıların da etkilenmesi ihtimali bulunur.
Son olarak, DDoS bir "hacker'lık" değildir. :) LOIC indiren 6 yaşındaki bir çocuk da -kendi çapında- bir DoS saldırısı deneyebilir.

KAYNAK: http://www.pclabs.com.tr/2011/06/09/dos-ya-da-ddos-saldirisi-nedir/ 

11 Ocak 2012 Çarşamba

Samsung Galaxy Note incelemesi

Samsung'un 5.3-inç'lik ekranla gelen akıllı telefon/tablet melezi Galaxy Note'una göz gezdiriyor, artılarını ve eksilerini paylaşıyoruz.
Samsung Galaxy Note incelemesi Samsung Galaxy Note 2 550x431
Model -en azından henüz- bizim elimize geçmediği için internette detaylı incelemesini yapan çeşitli sitelerden derlediğimiz bilgileri paylaşacağımızı da habere geçmeden önce söyleyelim.
Yani dememiz o ki aklınıza gelebilecek olası sorulara 'birinci elden' cevap verecek durumda değiliz maalesef. Yine de karar verme açısından yeterli düzeyde bilgiyi aktardığımızı düşünüyoruz.
Başlayalım o halde, bakalım beğenecek misiniz…
Samsung Galaxy Note incelemesi Samsung Galaxy Note 550x248
Önce modelin teknik özelliklerini verelim, ardından da altbaşlıklar halinde devam edelim:
  • Android 2.3.5 işletim sistemi+TouchWiz 4.0 arayüz
  • Çift çekirdekli, 1.4 GHz hızında işlemci (Samsung'un kendi yongaseti olan Exynos üzerinde ARM Cortex-A9 tabanlı)
  • Mali-400MP GPU
  • 1 GB RAM
  • 5.3-inç'lik, HD çözünürlüğünde (1280 x 800) dokunmatik Super AMOLED ekran
  • 285 ppi (inç başına düşen piksel adeti)
  • S Pen -Stylus- desteği
  • 146.85 x 82.95 x 9.65 mm
  • 178 gram ağırlık
  • Tam HD (1080p@30fps) video kayıt yapabilen 8MP arka kamera
  • Otomatik odaklanma, gülümseme tanılama, çoklu çekim ve panorama özelllikleri
  • Video görüşmelere yönelik 2MP ön kamera
  • 16GB dahili hafıza
  • microSD (+32GB)
  • 3G/4G (HSPA+ ve LTE şebekelerini destekliyor), Wi-Fi ve Bluetooth 3.0 bağlantıları
  • NFC, aGPS
  • Müzikçalar, radyo ve 3.5mm kulaklık jakı
  • Akselerometre, barometre; yakınlık ve ışık algılayıcıları
  • 2,500 mAh batarya
Samsung Galaxy Note incelemesi Samsung Galaxy Note 1 309x550
Ekran:
+:
  • Model boyutu itibarı ile gerçekten de akıllı telefonlar ile tabletler arasında var olan önemli bir boşluğu doldurur nitelikte. Ortak görüş 5.3-inç'lik (görece) devasa ekranın bu açıdan ele aldığımız vakit kesinlikle sırıtmadığı.
  • Renkler Galaxy S2'de nasılsa bunda da öyle. AMOLED'in getirisi olan karşıtlık ve doygunluk değerleri muazzam. Galaxy S2'ye en önemli artısı kenarlardan bakıldığı vakit oluşan hafif renk canlılığı yitiminin giderilmiş olması.
  • Samsung'un S Pen ismini verdiği bizimse Stylus olarak bildiğimiz kontrol kalemi ile kullanılması halinde hem işlerimiz ciddi anlamda kolaylaşıyor hem de oldukça zevkli bir deneyim yaşıyoruz.
  • Büyük ekran = Büyük Klavye = Büyük tuşlar. Eğer parmaklarınızın büyüklüğünden şikayetçi iseniz, bu defa yazarken harflerin birbirine karışması bir sorunla karşılaşmayacağınız garanti.
-:
  • Renk isabetliliği çok da tatmin edici değil. Bunun sebebi PenTile teknolojisi ile tasarlanması. Yeşil alt pikseller diğerlerine kıyasla daha çok öne çıkıyor. Kenarlardan bakılınca fark edilmese de, doğrudan ekrana bakıldığı vakit, yeterince dikkat edilmesi halinde, rahatsız edebilir. Bu arada bildiğimiz gibi Galaxy Nexus'ta da bu (görece) sorunla karşılaşacağız.
Ses:
+:
  • Hoparlör ses çıkışı Galaxy S2'ye kıyasla daha yüksek seviyede.
-:
  • Ses kalitesinde herhangi bir iyileştirme yok.
Eğer Galaxy S2'nin kalitesinden memnunsanız sorun yok ama örneğin iPhone kullanıcılarına pek de tatmin edici gelmeyebilir. Tabii bu dediğimiz kulaklıklarını takıp her fırsatta müzik dinleyen odyofiller için geçerli. Yoksa sıradan bir kullanıcı aradaki farktan (belki yine fark eder) ama etkilenmez.
Görüşme Kalitesi:
+:
  • Normal bir telefonla (Galaxy S2) ne kalitede görüşmeler gerçekleştiriyorsak bunda da öyle. Ses kesilmesi, buğu vs. türü sorunların hiçbirisi yok.
  • Hoparlördeki iyileştirme burada da göze çarpıyor. Telefondan 1-2 metre kadar uzakta konuşsak dahi karşı taraf aradaki farkı anlayamıyor.
Kamera:
+:
  • Yeterli ışıklandırmaya sahip iç mekan çekimlerinde fotoğraf çekimi ve video performansı iyi (ya da kabul edilebilir düzeyde) diyebiliriz.
  • 'Still modda' renk dengesi ve poz başarılı.
  • Dahili flaşın dengesi tutarlı. Ne çok az ne çok fazla.
-:
  • Otomatik odaklanma genellikle iyi çalışsa da çok iyi bir performansa sahip olduğu söylenemez.
  • Kameranın -makro modda dahi- odaklanması için belirli bir mesafeye ihtiyaç duyması kötü. Gerçi 10-15 cm'lik bir mesafeden bahsediyoruz ama çok yakından yapılan anlık çekimlerde yine de can sıkıcı olabilir.
  • Karanlık çekimlerde noise sorunu var ve kamera düşük ışıklandırmaya sahip bazı yerlerde yetersiz kalıyor.
  • Keza video kayıtlarda da noise sorunu yaşanıyor. Gerçi buradaki biraz daha farklı. Mikrofon 'overboost' olduğundan çok ince (ıslık sesi gibi) bir ses çıkarıyor.
  • Video çekimlerinde sahneler arası hızlı geçişlerde beyaz dengesinin ayarlanması zaman alıyor.
Özetle kameraya çok önem veriyorsanız Galaxy Note'un sizin için çok iyi bir seçim olduğunu söylemek güç. Gördüğümüz gibi eksileri daha fazla ama eksilerden pek çoğunun sıradan kullanıcılar için çok önemli olmayacağı da ortada. Performansı 'genel anlamda' kabul edilebilir düzeyde.
Samsung Galaxy Note incelemesi Samsung Galaxy Note 3 550x257
S Pen:
+:
  • Performansı muazzam, el yazısı tanıması olsun, karakter tanıması olsun son derece tatminkar bir başarım sunuyor.
  • Dilenirse tamamıyla klavyenin yerine kullanılabiliyor.
  • Çeşitli jest desteklerine sahip. Örneğin bastırıp tutmak suretiyle ekran görüntüsü alabiliyoruz. Keza kombo jestler de mevcut. Örneğin kalemi ucundaki tuşa basılı tutarken ekranın altından yukarıya doğru kaydırdığımızda menü çıkıyor karşımıza ya da sağa kaydırırsak 'geri tuşunun' işlevini görüyor.
  • Ekran görüntüsü almamızın hemen akabinde de -seçime bağlı olarak- görüntü düzenleyicisi açılıyor ve bize epey geniş kapsamlı değişiklikler yapma fırsatı tanıyor. Üzerinde oynamalarımızı bitirdikten sonra da dilersek cihazda saklıyor yahut da sosyal ağ sitelerine veya e-posta ile arkadaşlarımıza vs. yolluyoruz.
  • Elektronik doküman imzalama vb. işleri de doğrudan kalemle halletmemiz pratik bir diğer tarafı.
  • S Pen'e yönelik çok sayıda özel uygulama olması da gayet iyi. Örneğin önyüklü biçimde gelen S Memo uygulaması aldığımız kısa kısa notları birleştirip, uzun bir metin halinde toparlamamıza yarıyor. Özellikle yazarlar için epey faydalı olacağı muhakkak.
  • Keza çocuklara yönelik tasarlanmış eğlenceli ve renkli çizimler yapılabilecek uygulamalar da unutulmamış. Bunlara 'S Choice' mağazasında bol bol rastlanıyor. Örneğin Hello Crayon çocuğumuzun eğlenmesi için birebir. Keza yine aynı uygulamanın uzantıları olan renkli kalem ve tebeşir gibi ek özellikleri de var.
  • Hızlı not alma özelliği de Galaxy Note'un isminin hakkını tam anlamıyla vermesini sağlayan niteliklerden bir diğeri. Bunun için kalemin tuşuna basılıyken ekrana 2 kere tıklamamız yeterli. Karşımıza hemen 'post-it' dediğimiz türden not kağıdı çıkıyor. Devamında yapacağımız zaten malum.
-:
  • Pek bilinmeyen kelimelerde ve uzun/karışık web adreslerinde tökezleyebiliyor.
  • Kalemin üzerindeki 'jest destek' tuşu çok ufak, bulmakta zorlanabiliyor insan.
Bildiğimiz gibi özellikle not alma işleriyle bayağı bir meşgul olanlar için büyük ekranın olmazsa olmazlarının başında gelir kalem kontrol desteği. Galaxy Note bu anlamda neredeyse tam puan alıyor.
Samsung Galaxy Note incelemesi Samsung Galaxy Note 4
Performans:
+:
  • Tek kelimeyle muazzam bir performansa sahip. Galaxy S2 zaten son derece tatminkar bir başarım sağlıyordu. Galaxy Note onun da üzerinde. Örneğin stok ROM yüklü ve varsayılan hızlarda iken Quadrant testinten 4,000 puan almayı başarıyor. Galaxy S2 aynı koşullarda 3,200 dolayında kalıyorken, Galaxy Tab 10.1 ise 2,000 puanı bile göremiyordu. Keza Linpack testinin iki aşamasında da (yani tek iş parçacık ve çok iş parçacık bazlı) Galaxy Tab 10.1'e 3 kat fark atarken, S2'nin de yaklaşık %20 üzerine çıkmayı başarıyor.
-:
  • Javascript testi SunSpider ile Neocore testlerinde Galaxy S2'nin az da olsa (%10 dolayında) gerisinde kalıyor.
Batarya:
+:
  • Bir 10 puan da buradan alıyor Galaxy Note. 2500mAh gücündeki bataryası kocaman bir ekranı ve çift çekirdekli işlemciyi gayet yeterli bir biçimde besliyor. Varsayılan değerlerde (yani otomatik parlaklık vs.) gerçekleştirilen batarya tüketim testinde loop'a alınan (yani devamlı tekrar eden) bir videoyu tam şarjda oynatmaya başlaması ertesinde şarjının tükenmesi 9.5 saat gibi mükemmel denilebilecek bir sürede gerçekleşmiş. Bu noktada kendisinin zaten Android dünyasında rakibi yok. iPad 2 ile eşdeğer batarya performansına sahip.
Samsung Galaxy Note incelemesi Samsung Galaxy Note 6 550x367
Özet:
Cihaz herşeyden önce yazı işleriyle çok haşır neşir olanlar için alternatifsiz bir noktada yer alıyor. Batarya performansı olabileceğinin en iyisi. Bana sorarsanız PenTile olayına takılmayın. Her iki türden de telefon kullandığım için rahatça diyebilirim ki -eğer takıntılı değilseniz- kesinlikle fark bile etmezsiniz günlük kullanımda. Kaldı ki ekran kalitesi gerçekten çok iyi.
Bunun yanısıra hem sentetik hem de pratik performansı zaten üst seviye. İşlemci ve GPU'su gayet kaslı. Kaldı ki meraklıları cihazı root ederek hızaşırtma ile saat hızını arttırabilir ve/veya alternatif kerneller üzerinden batarya tüketimini daha bile iyileştirebilirler. Bu arada son zamanlarda çok duymaya başladığım için bir noktayı da bu vesileyle açıklığa kavuşturalım: Android'in Dalvik JVM'si ile gelmesine hiç aldırış etmeyin. 1GB RAM ise sizi kesinlikle ortada bırakmaz.
Velhasıl eğer kamera performansı sizin için çok (ama çok) önem taşımıyorsa, mükemmel kalitede ses isterim (ortalamanın üzeri bir kalite dahi bana yetmez) demiyorsanız ve tabii ki ekranın büyüklüğünden şikayetçi değilseniz (ki standart bir kotun cebine rahatlıkla sığıyor ve bacak bacak üzerine atma vb. gibi hareketlerimizi engellemiyor) Galaxy Note kesinlikle sizin için muazzam bir seçim olabilir.
Tabii ki son söz sizin. :)

KAYNAK: www.pclabs.com.tr/2011/11/01/samsung-galaxy-note-incelemesi/ 

iPhone 4S 'SIM kart takılı değil' hatasının çözümü

Her ne kadar hiçbirisi iPhone 4'ün donanımsal anten sorunu kadar 'vurucu' nitelikte olmasa da, yeni iPhone 4S ile ilgili yaşanan sorunlar da azımsanacak gibi değil doğrusu.
iPhone 4S sahipleri bundan önce karşımıza ilk olarak batarya sorunu ile çıkmış ve bataryalarının inanılmaz bir hızla tükendiğinden şikayetçi olmuşlardı hatırlarsak. Gerçi kısa bir süre ertesinde sorunun iPhone 4S ile değil iOS5 ile ilgili olduğu ve iOS 5 yüklü tüm iPhone'ları etkilediği ortaya konulmuş ve Apple da güncelleme ertesinde sorunu gidereceği sözünü vermişti. Apple bu açıklamasının kısa bir ertesinde iOS 5.0.1 güncellemesi ile de sorunu düzeltmişti. Bu sorunun ertesinde ise yine iPhone 4S'lerde şebeke sorunu boy göstermiş fakat keza bunun da iOS 5'ten kaynaklandığı açıklanmıştı. Fakat şimdiki sorun muhtemelen iOS5'ten bağımsız, doğrudan tasarımsal bir hatayla ilintili.
iPhone 4S SIM kart takılı değil hatasının çözümü iphone 4s 550x366
Olay şu ki; çok sayıda iPhone 4S kullanıcısı telefonlarından 'SIM kart takılı değil' uyarısı almaktan şikayetçi. Tabii ki SIM kartları takılıyken veriyor bu hatayı telefon. Gözüktüğü kadarıyla belirli bir operatöre de ait değil bu sorun. Dünya genelinde aralarında Sprint ve Verizon gibi GSM operatörlerinin de bulunduğu çok sayıda operatörde aynı sorunu yaşayan iPhone 4S sahipleri var. Bazısı telefon açıp kapatınca geçtiğini söylerken, bir kısmı ise bunun da çözüm olmadığını çünkü telefonun SIM kartı hiç tanımadığını dile getiriyor.
Konuyla ilgili Apple forumlarında açılan başlık epey bir 'popüler'. Yine bazı kullanıcılar SIM kart değiştirme suretiyle sorunun giderildiğini söylerken bunun da çözüm olmadığını çünkü problemin doğrudan SIM kart okuyucusundan kaynaklandığını ifade edenler var. Woo Servers isimli bir siteye göreyse sorunun sebebi SIM kart yuvasında yaşanan tasarım kaynaklı bir kısa devre hatası. (Çözümü aşağıda vereceğiz.)
Apple'dan henüz konuyla ilgili bir açıklama gelmiş değil.
Tavsiyemiz ilk olarak operatörünüze gidip yeni bir Mikro SIM edinmeniz. Eğer sorun devam ederse aşağıdakilerden birini uygulayın.
 
1. YOL:
iPhone 4S SIM kart takılı değil hatasının çözümü iphone4k 550x401
2. YOL:


iPhone 4S SIM kart takılı değil hatasının çözümü iphone7i 550x167
KAYNAK: www.pclabs.com.tr

10 adımda Android’i hızlandırma ve daha batarya dostu bir hale getirme

10 adımda Android’i hızlandırma ve daha batarya dostu bir hale getirme

Bu yazımızda Android işletim sistemine sahip cihazlarınızı 10 adımda nasıl hızlandırabileceğinizi ve daha batarya dostu bir hale getirebileceğinizi anlatacağız.


İlk olarak Android’e yönelik temel bilgileri paylaşalım. Tabii bu yazacaklarımız, son kullanıcı açısından fazla da bir önem taşımadığı için teknik detaylarla boğmadan, kısaca üzerinden geçeceğiz.
Android, Google’ın itici gücünü üstlendiği Open Handset Alliance vakfı tarafından geliştirilen Linux tabanlı bir (mobil) işletim sistemi. Google ve geliştiriciler tarafından yapılan Android program geliştirmeleri Java üzerinden yükselir. İşte internette okumuş olabileceğiniz Dalvik denilen ‘şey’, Android’de yer alan bu Java sanal makinesinin ismidir. Android özel Dalvik kodlarını kullandığı için, standart Java kodları (dönüştürülmedikleri müddetçe) Android işletim sistemine uyumlu değildir. Geliştirilen Android uygulamaları aapt ( Android Asset Packaging Tool) programı tarafından .apk olarak düzenlenir ve Android Market’teki yerini alır. .apk’nin açılımı ise ‘Android Package’tır.
Evet, bu temel bilgilerin son kullanıcıları asıl ilgilendiren kısma yani ‘pratik hayata’ geçebiliriz:
Android platformunun en büyük avantajı aynı zamanda kendisinin en büyük handikabı olarak da değerlendirebilir. Bu avantaj, Android’in ‘gerçek’ çoklu uygulama desteği sunmasıdır. Yani Android’de arka planda çalışan programlar üzerinde inisiyatif tamamıyla kullanıcının elindedir. Bu özellik tecrübeli kullanıcılar için olmazsa olmaz bir avantaj arz etse de, temel düzeydeki kullanıcılar, özellikle de donanım bazında giriş seviyesi ya da alt/orta segment bir cihaza sahiplerse, cihazlarında bellek yetersizlikleri, şişkinlikler ve önbellek birikmeleri gibi sorunlarla karşılaşırlar.
Temel düzeydeki kullanıcılar işte bu sebeplerden ötürü bir süre sonra RAM sıkıntıları baş gösterince de, program arası geçişleri kapatmayı yahut önbelleği nasıl temizleyeceklerini bilmedikleri için çareyi telefonu yeniden başlatmakta bulurlar. :) Oysa işlere hakim birisi, telefonunu hiç kapatmadan uzun bir süre boyunca kullanabilir.
Hepsinden öte, Android’in gelişmiş kullanıcılar için ‘root’ nimeti vardır ki, kök dizine erişim imkanı sağlayan bu yazılımsal işlem ertesinde telefonun her türlü ‘varsayılan’ uygulamasını dahi dilediğimiz gibi düzenleyebilir, alternatif çekirdeklerden tutun da, voltaj ayarlarına varana dek hazırladığımız kendi çözümlerimizi (ya da geliştiriciler tarafından hazırlanan farklı çözümleri) telefonumuza yükleyebiliriz. Tabii bu yazının konusu ana konusu ‘root’ olmadığı için daha fazla detaya girmiyoruz.
Bizim sizinle aşağıda paylaşacağımız 10 adım, sadece temel düzey kullanıcılara yönelik, Android’i hızlandırma ve daha ‘batarya dostu’ yapma rehberi:
  • Görsellik benim için önemli değil diyorsanız tüm animasyonları devre dışı bırakarak ekranlar arasındaki geçiş hızlarını arttırabilmeniz mümkün. Keza ekran widget’larını kaldırarak telefonunuzu daha akıcı bir hale getirebilirsiniz. Bu size aynı zamanda muazzam ölçüde bir batarya tasarrufu sağlar.
  • Eğer telefon hafızasına yüklü uygulamalarınız var ise bunları hafıza kartına taşıyabilirsiniz. Böylece telefon hafızası dolmamış olacaktır. Bu işlem bazı uygulamalar için geçerli olsa da bazı uygulamalarda kararsızlığa yol açabilir. Potansiyel bir tehlike durumunda zaten sistem sizden ‘emin misin?’ şeklinde onay isteyeceği için kolayca ayırt edebilirsiniz.
  • Kullanmadığınız uygulamaları silerek belleğinizde boş alan açmanız mümkün. (Sistem uygulama ve API’lerini kaldırabilmeniz içinse cihazınızı ‘root’ etmeniz ve SystemApp Remover gibi bir uygulama yüklemeniz gerekir.
  • Animasyonlu duvar kağıdı telefonunuzu yavaşlatan en büyük faktörlerden biri. Animasyonlu duvar kağıtları yerine normal bir duvar kağıdı kullanarak telefonunuzun fazla kaynak kullanımının önüne geçebilirsiniz. En batarya dostu duvar kağıdının ise siyah arka plan olduğunu belirtmekte fayda var.
  • Arka plan verileri ve otomatik senkronizasyonları devre dışı bırakarak arka planda çalışan uygulamalarınızı pasif konuma geçirebilirsiniz. Bu işlemin size bataryadan tasarruf sağlamakla beraber anlık güncellemelerinizin, e-posta hesabınızla eş zamanlamasını durduracağını da önemle belirtelim. Örneğin o esnada kaydettiğiniz yeni bir telefon numarası e-posta hesabınıza otomatik biçimde geçmeyeceğinden, olası bir sorun halinde romu yeniden yüklemeniz durumunda ‘eşzamanla’ komutu verdiğinizde o telefon kaydı hesabınızda görünmez.
  • Gereksiz yere fazla sayıda ekran kullanmayarak telefonunuzun performansının artmasına katkıda bulunabilirsiniz.
  • Önbelleği temizleyerek programların çerezler gibi kullanılmayan dosyalarını silmesini sağlayarak belleğinizi büyük oranda boşaltmış olursunuz. Bunun için yapmanız gereken ‘ayarlar’ > ‘uygulamalar’ yolunu takip ederek, uygulamanın içerisine girmek ve ‘önbelleği temizle’ komutu vermek.
  • Wi-Fi ve 2G/3G özelliklerini aynı anda açık tutmamanız da şiddetle önerdiğimiz detaylardan bir diğeri. Eğer Wi-Fi üzerinden erişim halinde iseniz mobil veri bağlantısını kapatın, ya da aksi halde Wi-Fi’yi kapalı tutun.
  • Kullanmadığınız durumlarda GPS’i kapalı tutun.
  • Eğer sık sık kullanmadığınız bir uygulamadan çıkmışsanız, arka planda çalıştırmayın. Kısacası kullanmadığınız programları sonlandırın.
Ne diyelim; eğer bütün bunlar da çare  olmazsa telefonu fabrika ayarlarına geri yükleyin ve/veya hafıza kartını biçimlendirin. Tabii önceden yedeğini almayı da unutmayın. :)
 KAYNAK: PCLABS.COM.TR

Western Digital My Book Live 1 TB

Artık ne kadar çok miktarda veriyi depoladığımızdan ve paylaşmak istediğimizden bahsetmenin pek anlamı yok. Fotoğraflar, videolar, müzikler derken hiç de öyle "geek" olmayan bir kullanıcı bile bol miktarda sayısal veriyi çeşitli biçimlerde depoluyor. İşin detaylarına hakim olmayan kullanıcı için bu başka sorunlar getiriyor: Bu veriyi merkezi bir yerde depolamak, evde yaşayan diğer insanlarla, belki de kendi bilgisayar ve başka aygıtlarıyla paylaşmak gibi.
Bilgisayar ve bağlantılı alet edevata hakim kullanıcılar bu tip bir iş için bir çırpıda "NAS!" diyebilir ama geneli oluşturan "normal" kullanıcılar için sorunun yanıtı bu kadar kolay değil. Bu da üreticilerin ağa dahil olup paylaşım, depolama işlerini merkezi hale getirebilecek ve bu arada mümkün olduğu kadar kolay kullanılabilen aygıtları pazara sunmalarına yolaçıyor.
Western Digital My Book Live da son derece kolay şekilde ağınıza dahil edebileceğiniz ve kullanabileceğiniz bir depolama ortamı. Bizim testimize 1 GB modeliyle gelen WD My Book Live aynı zamanda Gigabit Ethernet desteğiyle çok hızlı transferler vaadediyor.


Western Digital My Book Live 1 TB

WD My Book Live 1 TB ağ bağlantılı harici depolama incelemesi img 3656 600